Erdoğan, 15 Ekim’de İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin yanı sıra İngiltere Başbakanı Rishi Sunak ve Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile telefonda görüştü.
Cumhurbaşkanı daha önce de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmüştü.
Dışişleri Bakanı Fidan da 7 Ekim’den sonra Mısır başta olmak üzere bölge ülkelerini ziyaret etti ve ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile iki kere telefonda görüştü.
Fidan, bugün önce Lübnan’a ziyaret edecek, sonra da Suudi Arabistan’a geçerek İslam İşbirliği Örgütü’nün olağanüstü toplantısına katılacak.
Dışişleri Bakanı, Hamas’ın siyasi işler sorumlusu İsmail Haniyye’yle de Pazartesi günü telefonda görüştü.
Türkiye’nin bu temasları, attığı adımlar ve verdiği mesajlar, izlenilen politikanın üç temel önceliğe dayandığını ortaya koyuyor.
‘Siviller korunmalı’
Türkiye’nin önceliklerinin ilk sırasında sivillerin korunması, daha fazla can kaybının önlenmesi var.
7 Ekim’den bu yana Ankara’dan yapılan açıklamalarda sivillerin hedef alınmaması çağrısının altı çiziliyor.
Dışişleri Bakanı Fidan, bugün bazı gazetelerde yer alan açıklamasında, “Biz 7 Ekim’de ve müteakip süreçte, sivilleri hedef alan hiçbir eylemi tabii ki tasvip ediyoruz. Tam tersine sivillerin hedef alınmasını kınıyoruz. Gerek Cumhurbaşkanımız, gerek biz bunu her platformda söyledik. Bunu ilgili muhataplarla yaptığımız görüşmelerde de sürekli gündemde tutuyoruz” ifadelerini kullandı.
Türkiye, 7 Ekim’den bu yana İsrail’in yoğun hava saldırılarına hedef olan Gazze’de yaşananları da yakından izliyor.
Fidan, İsrail’in geçmiş operasyonlarında da sivil-militan ayrımı gözetmediğini belirterek, “İsrail’in Gazze’yi şu ana kadar benzeri görülmemiş şekilde bombalıyor olması, yoğun sivil ölümlerine yol açması, elektriği, suyu, yakıtı kesip orayı adeta bir yokluğa, açlığa mahkum etmesi kabul edilemez” dedi.
Dışişleri Bakanı “sivil nüfusu korkutarak bulundukları yerlerden, özellikle de Gazze’nin kuzeyinden güneyine doğru hareket ettirilmesinin” de kabul edilemeyeceğini vurguladı.
Erdoğan geçen hafta Gazze’nin sadece 365 kilometrekarelik bir alan olduğuna dikkat çekmiş ve İsrail’in 2 milyondan fazla Gazzeliyi elektrik, su, yakıt ve gıdadan mahrum etmesinin insan haklarına aykırı olduğunu söylemişti.
Fidan’ın başta ABD Dışişleri Bakanı Blinken ve diğer muhataplarıyla yaptığı görüşmelerde sivillerin hedef alınmaması gerektiğini vurguladığı, Gazze’nin daha büyük bir yıkımla karşılaşmasının daha ağır sonuçları da beraberinde getireceği yönünde mesajlar verdiği kaydediliyor.
Türkiye ayrıca, Gazze’ye dönük insani yardımları sürmesi için başta Mısır olmak üzere bölge ülkeleriyle işbirliği arayaşında.
Son olarak Türkiye hafta sonu Mısır’a üç uçak insani yardım malzemesi gönderdi, ancak bunların Gazze halkına nasıl ulaştırılacağı konusunda henüz İsrail ve Mısır arasında anlaşma sağlanamadı.
‘Çatışmanın yayılması olasılığı endişe kaynağı’
Türkiye’nin, hem Batılı hem de bölge ülkeleriyle sürdürdüğü temaslardaki amaçlarından biri de, savaşın bölgeye yayılması riski.
Lübnan’ın güneyinde kontrolü elinde tutan Hizbullah ile Suriye’deki İran yanlısı milis grupların Gazze’ye odaklanan İsrail’in dikkatini dağıtmak amacıyla devreye girme ihtimali kaygıların odağında yer alıyor.
Hem İsrail hem de birçok Amerikalı yetkili ve uzman, Hamas saldırısının arkasında İran’ın olduğunu, Hizbullah ve İran bağlantılı milis grupların da İsrail’e saldırması durumunda bunun talimatının da Tahran’dan verilmiş sayılacağını söylüyor.
ABD ve İngiltere’nin bölgeye gönderdikleri uçak gemileri ve İsrail’e sağladıkları askeri desteğin de İran ve bağlantılı grupları caydırmak amacı güttüğü belirtiliyor.
Erdoğan’ın Reisi ile görüşmesi ve Fidan’ın Lübnan’daki temaslarındaki ana vurgu, çatışmanın yayılmaması için herkesin sorumluluk içinde davranması mesajına odaklanıyor.
Kalıcı barış için adım atılır mı?
Türkiye, İsrail-Filistin bunalımının kalıcı barış anlaşması kapsamında iki devletli bir çözüme ulaşılamaması sebebiyle derinleştiği görüşünde.
Fidan’ın bugün gazetelere yansıyan demeci Türkiye’nin, çatışmaların sonlanmasının ardından uluslararası toplumun “yeni bir anlayışla” soruna kalıcı bir çözüm bulmak için devreye girmesini istediğine işaret ediyor.
“Garantörlük formülü” olarak tanımlanan bu yaklaşıma göre, İsrail ve Filistin’e garantör olacak ülkeler hem taraflar arasında bir anlaşmanın sağlanması hem de o anlaşmanın uygulanması için sürece ortak olacak.
Fidan, Türkiye ve diğer bazı bölge ülkelerinin Filistin’e garantör olabileceklerini kaydetti.
Dışişleri Bakanı, “İsrail için de başka ülkeler garantör olsun. Her iki tarafın da mutabık kalacağı bir antlaşmaya varıldıktan sonra, bunun gereklerinin yerine getirilmesi hususunda garantör ülkeler sorumluluk üstlensin. İsrail bölgede kalıcı barış, kendisinin de güvenliği olsun istiyorsa Filistinlilerin bir devleti olmalı. Hem Filistinliler hem de diğer devletler buna razı olacaklar. Ancak bu tür bir kompozisyonla kalıcı bir barış ortaya çıkar” görüşünü dile getirdi.
Türkiye’nin kalıcı barış için bir bir teklifi gündeme getirdiğini, başka teklifleri olan ülkeler olursa bunları değerlendireceklerini belirten Fidan, “Ama önemli olan bu krizi vesile bilerek iki devletli çözümü hayata geçirme yolunda adım atmaktır. Bölgeye kalıcı barışı getirmektir” ifadelerini kullandı.